Şuan kamuda çalışan memurların % 95’i ve halihazırdaki emeklilerin tamamı 5510 Sayılı Kanun’a tabi değil. Bu da büyük bir sorun oluşturuyor.Memurların yüzde 95’i bekleyen tehlike
Emekli aylığına haciz muamması
Emekli aylıklarına haciz uygulamasına dair dosya konumuzun bugün 3. ve son kısmındayız. Bundan önceki iki yazımızda SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yönelik haciz uygulamasını ele aldık ve maaşına haciz konan emeklilerin takip edecekleri yöntemi açıkladık.
Bugün ise Emekli Sandığı emeklileri yani emekli memurlar açısından haciz konusuna değineceğiz.
Emekli memurlara 2. sınıf muamele!
Sosyal Güvenlik Reformu yapılırken SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tek çatı altında toplandı.
Yeni oluşturulan SGK, çalışan ve emeklilerin tek kurumsal muhatabı haline geldi. Kurumsal anlamda teklik sağlansa da uygulamada, Anayasa Mahkemesi kararı gereği, istenilen standart sağlanamadı. Emekli aylıklarına haciz uygulaması da bu farklı uygulamalara bir örnek teşkil ediyor.
Şu an kamuda memur statüsünde çalışanlar iki farklı statüye ayrılıyor; reform öncesinde göreve başlayan 5434 Sayılı Kanun’a tabi olan iştirakçi memurlar ve reform sonrası göreve başlayan 5510 Sayılı Kanun’a tabi sigortalı memurlar. Şu an ki memur emeklilerinin de dahil olduğu iştirakçi memurlar, haciz uygulaması açısından mağdur kesimi oluşturuyor.
Zira mevcut uygulamada SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylığına emeklinin rızası alınmaksızın haciz konamazken, memur emekli aylıklarına doğrudan haciz konabiliyor. Bunun sebebi ise, emekli aylıklarına haciz yolunu kapatan düzenlemenin sadece 5510 Sayılı Kanun’la yapılmış olması. Oysa şu an kamuda çalışan memurların %95’i ve hâlihazırdaki emeklilerin tamamı 5510 Sayılı Kanun’a değil, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na tabi.
Yukarıda yaptığımız izahı bir örnekle somutlaştıralım. Diyelim ki üç ayrı emeklinin her birisi ayrı bir kurumun (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı) emeklisi olsun. Her üçü de bir bankadan kredi kullansın ve ödeme güçlüğüne düşsün. Banka, SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylığına haciz talebinde bulunduğunda, ilgili icra müdürlüğünün öncelikle emeklilere “Maaşınıza haciz konmasına izin veriyor musunuz” diye sorması gerekiyor.
Bu emekliler izin vermezlerse aylıklarına haciz konamıyor. Oysa aynı banka emekli memur için takibata başladığında, memurun kendisine hiç sorulmaksızın doğrudan SGK tarafından banka lehine kesinti başlatılıyor.
Yasal düzenleme gerekiyor!
Emekli aylıklarının hacizden muaf tutulması, emeklilerin içinde bulundukları yaşam koşullarından kaynaklanıyor. Bu açıdan baktığımızda memur emeklilerinin (istisnai memur emeklileri hariç) diğer SSK ve Bağ-Kur emeklilerinden çok bir farkı yok. Her birisi birbirine yakın yaşam standartlarına sahip.
Hal böyle iken memur emeklilerinin haciz konusunda diğerlerinden daha dezavantajlı olmasının izah edilebilir bir tarafı bulunmuyor. Ayrıca söz konusu düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil ediyor. Dolayısıyla bu eşitsizlik durumunun bir yasal düzenleme ile giderilmesi yerinde olacaktır.
Sosyal Güvenlik Reformu 1 yaşında
Son 6-7 yıldır ülkemizin gündemini işgal eden ve pek çok tartışmaya konu olan Sosyal Güvenlik Reformu, geçtiğimiz yıl 1 Ekim’de yürürlüğe girmişti. Reformun üzerinden tam bir yıl geçti. Bu alanda kalem oynatan birisi olarak reformun bir yıllık karnesini maddeler halinde özetleyecek olursak;
. Genel Sağlık Sigortası boyutuyla 18 yaş altı nüfusun doğrudan sosyal güvenceye kavuşturulması toplumdan çok büyük bir destek gördü.
· Yine sağlık boyutuyla, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılıp, SGK tarafından finanse edilen hizmet yelpazesinin genişletilmesi büyük taktir topladı.
· Öte yandan sağlıkta bu denli iyileştirmeye gidilmesi, finansman açısından beklentilerin üzerinde bir yük getirdi. Sosyal güvenlik açıklarını azaltmaya dönük olarak yapılan reform, sağlık boyutuyla ters bir etki yapmış oldu.
· SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’nın SGK çatısı altında birleştirilmesi, hizmet alan vatandaş yönünden önemli bir kolaylık sağladı. Ancak geçiş döneminde kimi aksaklıkların vatandaş mağduriyetine sebep olduğu da bir gerçek.
· 23 bin çalışanı ile SGK, çok özverili bir gayret göstermiş olsa da reformun hedeflediği kurumsal kapasiteye henüz ulaşılabilmiş değil. Bunda şüphesiz, 2008 yılının sadece reform çalışmalarına ayrılması gerekirken, prim alacaklarının yeniden yapılandırılması ve KEY ödemeleri yüklerinin de SGK’ya yüklenmiş olması etkili oldu.
· Sosyal güvenlik alanında kısmi düzenlemeler bile pek çok ülkede kitlesel dirençlere sahne olmuştur. Bu anlamda Sosyal Güvenlik Reformu ülkemizde önemli bir dirençle karşılaşmadığı gibi, hatırı sayılır bir destek de hâlâ söz konusu. Bunda da şüphesiz sağlık hizmetlerinin payı büyük. Umarız reformun ikinci yılında uygulama açısından daha olumlu bir noktaya ulaşmış oluruz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Yorum Yaz